Bir tüketici hikayesi
Biliyorsunuz son dönemde akaryakıt istasyonları değişik promosyonlarla müşteri çekmeye çalışıyorlar. Akaryakıt istasyonlarında promosyon işini GSM operatörleri ile bağlantılı olarak ilk BP yapmıştı. Ardından diğerleri derken şimdi "benzin al kontör kazan" promosyonu en çok karşılaştığımız promosyon çeşidi oldu.
İki gün önce, arabamda benzin bitti bitecek Yeniköy Shell'in önünden geçiyorum "hadi buradan alayım, hem de 75milyona, 7,5dakika promosyonu var" dedim. Shell'e doğru döndüm ki bir kuyruk. Her zaman oradan geçerim ama hiçbir zaman orasını bu şekilde görmemiştim.
"Kampanya etkili olmuşa benzer" dedim içimden. Belli bir süre kuyrukta bekledim, sıra bana geldi, anahtarı pompacıya uzattım, pompanın numarasını aldım ve kasaya gittim. Kasada sıcaktan yayılmış biçimde oturan gençten bir vatandaş vardı. Kasadaki bu vatandaş ve yanındaki diğer vatandaş ile aramızda şu dialog yaşandı;
Ben........................"Kampanya etkili olmuş anlaşılan"
Kasadaki vatandaş..."Evet ama kontör bitti"
Ben........................"Nasıl yani"
Kasadaki vatandaş..."Yani kontör veremiyoruz"
Ben........................"Niye bunu söylemiyorsunuz"
Kasadaki vatandaş..."Zaten bu kampanya stoklarla sınırlıydı"
Diğer vatandaş........."Nasıl söyleyelim, siz bir yol söyleyin de öyle duyuralım"
Ben........................"Kampanyayı nasıl duyuruyosanız öyle duyurun"
Diğer vatandaş........."Yasak olmasına rağmen panoları falan söktük" (Bu arada istasyonun önünde koskoca bir branda asılı sallanıyor "her 75milyona 7,5dk kontör" ve o branda da stoklarla sınırlı falan yazmıyor)
Ben........................"Bu olacak iş değil, ne kadar saçma, tüketiciyi uyarmalısınız, böyle iş mi olur. Benzin dolmadıysa durdurayım" (O sırada depo dolmuş)
Kasadaki vatandaş..."Bizim yapabileceğimiz birşey yok"
Evet dialog aynen bu şekilde gerçekleşti, sinirlenerek arabaya bindim ve istasyondan çıktım. Eve gider gitmez bu konuyu Shell'in web sayfasına girerek şikayet bölümüne yazdım. Özetle başımdan geçeni anlattım ve bayilerinin tüketiciyi bu şekilde kandırmalarına izin vermemeleri gerektiğini belirttim. Cep telefonumu ve email adresimi verdim.
Sizin de tahmin edeceğiniz gibi henüz herhangi bir geri dönüş olmadı. Olacak mı? Ondan pek emin değilim.
Aslında bu olayın yaşandığı anda o adamları, istasyonda asılı brandayı indirmeye, pompacıların müşterilere kontör bittiğini duyurmalarına zorlamayı falan yaparak tam anlamıyla bir rezalet çıkarmalıydım. Bunların hiç aklımdan geçmedi değil ama yapmadım, yapamadım. Bunun bir nedeni de "etraf ne der" korkusuydu sanırım. Bizlerin tüketiciler olarak hakkımızı aramamıza engel olan en önemli şeylerden biridir "etraf ne der". En azından ben kendim böyle hissediyorum. Etraf ne der "ulan adama bak 7,5 dakikalık kontör için ne rezillik çıkardı", etraf ne der "adamlar ne yapsın, kontörleri bitmiş" etraf ne der "canım ne olacak, almayıver" v.s., v.s.
Bizde böyle bir yaklaşım vardır, bizler tüketiciler olarak hakkımızı arama konusunda daha çekimser davranırız. Koşullanmamız öyledir belki bilemiyorum. Bu promosyon AB ülkelerinde ya da ABD'de olsa promosyonu yürüten firma, onun bayisi, çalışanları bu derece vurdum duymaz olabilir mi? "Bitti, ne yapalım" diyebilir mi? O koskoca pankartı istasyonun tepesinden aşağıya sallandırabilir mi? Pompacıları tüketiciye bilgi vermeden iş yapabilir mi? Bu sorular uzar gider...
Konu tabii ki 7,5 dakikalık kontörün alınması, alınmaması değil. Konu tüketiciye verilen değerdir. Bu bayi ve bu bayi gibi örnekler aslında markaya zarar vermekteler. Marka bu tür yaralar almamak için promosyonlarını, kampanyalarını bu ve benzeri bayilerin neler yapabileceğini düşünerek olası her türlü olumsuz şartı değerlendirerek, belli kontrolleri yapabilecek ve elinde tutabilecek şekilde planlamalıdır. Aksi taktirde 3 kuruşluk iş yapayım derken markasına para ile telafi edemeyeceği zararlar verir.
Marka, kendisine gönderilen şikayet yazısını dikkate alarak zararını azaltabileceği bir şans yakalamışken onu da dikkate almıyorsa onlar adına söylenecek fazla da birşey kalmıyor. Bizlerin tükeciler olarak üzerine düşünler olduğuna inanıyorum. Biz kendi üzerimize düşeni yapalım, sanırım yakında AB uygulamaları -bizlerin de desteği ile- bazılarının aklını başına getirecek.
Konu ile ilgili yorumlarınızı ve varsa yaşadığınız benzer durumları lütfen aktarın.
5 Comments:
Evet. 79-82 Izmir Atatürk Lisesi mezunuyum. Aynı dönemden miyiz yoksa?
By simonsaint, at Çarşamba, Temmuz 12, 2006 9:45:00 ÖÖ
Etraf ne mi der?
"Helal olsun adama" der.
Bu tepkiyi hafife alanları da ben ciddiye almam zaten. Siz alır mısınız?
Burada sorun 7,5 dakika konuşma süresi değil, "ENAYİ YERİNE KONMAK" tır.
By Adsız, at Cuma, Eylül 01, 2006 4:42:00 ÖS
Size tamamen katılıyorum. Bu yazımda kendim de dahil olmak üzere hepimizin üzerindeki bu "etraf ne der" baskısından kurtularak bilinçli bir tüketici olmamız gerektiğini vurgulamak istemiştim. Katkınız için teşekkürler.
By simonsaint, at Cuma, Eylül 01, 2006 5:04:00 ÖS
ewt
By Adsız, at Salı, Ekim 09, 2007 8:03:00 ÖS
ewt
By Adsız, at Salı, Ekim 09, 2007 8:31:00 ÖS
Yorum Gönder
<< Home