3N, 1K

Salı, Kasım 22, 2005

Cevap verme özürlüyüz!

Aslında bu konuda yazmayı epeydir düşünüyordum ama son günlerde olaylar o kadar üst üste geldi ki "artık yazıyorum" dedim.

Blog'umu takip edenler kısa süre önce Digicom ile ilgili yazdığım yazıyı bilirler o yazıda aslında lafı fazla uzatmadan Digicom'a gönderdiğim mesajı aynen aktarmıştım. Merak edenler varsa söyleyeyim hala cevap gelmedi! Ne garip değil mi? :)

Ben ise bunu bekliyordum o nedenle bana garip gelmedi ve inanın cevap beklediğim için de yazmamıştım zaten.

Bu sadece bu türe bir örnek, o kadar çok bu ve buna benzer örnek var ki. Tabii bu tür için sorulacak soru basit "Madem gelecek mesajlara cevap vermeyeceksin neden o mail adresini duyuruyorsun?".

Yukarıdaki örnek gerçekten de cevap verme özrümüze ilişkin sadece bir tür. Başka özür türleri de var. Mesela birisini telefonla arayıp bulamadığınızda not bırakıyorsunuz o kişiye notunuz ulaşsa da sizi geri aramıyor, yani cevap vermiyor.
Bir de cevap vermemek için telefona çıkmayanlar var ki, bu bence en korkunç olanı. Bunu neden ve niçin yapar insanlar anlamış değilim. Bunu huy haline getirmiş insanlar var. Hangi ruh haliyle bu şekilde davranırlar ki bu insanlar? Cevap vermelerini zorlaştıran her ne ise cevap vermemek daha mı doğru bir davranıştır? Beyaz yalan dediğimiz türde bir cevap verilmesi dahi cevap vermemek, telefona çıkmamak ya da yok dedirtmekten daha iyidir diye düşünüyorum.

Cevap vermeme -türü her ne olursa olsun- bir özürdür. Kişilerin ve kurumların bu özürden kurtulmaları gereklidir. Kurtulmak için ne yapmak gerekiyor konularına girmiyorum ama en önemlisi bahane üretmemek sanırım.

C. Bulent Büyükaycan
Çünkü sizin de söyleyecek sözünüz var!...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home